25 yıldır denizcilik ve taşıma işleri organizatörlüğü yapan, dergimizin değerli katılımcılarından Sayın Dr. Taner İzmirlioğlu’nu, Kabotaj Bayramına özel bu sayımızda İzmir Limanları Tarihi’ni anlatan yazı dizi ile siz değerli okuyucularımızla..
25 yıldır denizcilik ve taşıma işleri organizatörlüğü yapan, dergimizin değerli katılımcılarından Sayın Dr. Taner İzmirlioğlu’nu, Kabotaj Bayramına özel bu sayımızda İzmir Limanları Tarihi’ni anlatan yazı dizi ile siz değerli okuyucularımızla buluşuyor. 17. ve 19. Yüzyıllar arası İzmir Limanlarında yaşanan gelişmeleri o zamanın görselleri ile birlikte anlatan İzmirlioğlu, bir sonraki sayımızda Cumhuriyet sonrası İzmir Limanlarının gelişimi ile sizlerle buluşmaya hazırlanıyor.
17. Yüzyılın başından itibaren İzmir’in bir liman kenti olarak öneminin farkına varılmaya başlanmıştır. Bu durumun birinci nedeni 16.yüzyılın ikinci yarısında Sakız Adası’nın Osmanlı kontrolüne geçmesinin ardından 17.yüzyılın başında yabancı devletlerin konsolosluklarını İzmir’e taşımış olmasıdır. İkinci bir nedeni ise İranlı ipek tüccarlarının savaş nedeniyle, daha önce Halep-İskenderun hattından yaptığı sevkiyatı İzmir’e kaydırmalarıdır.
Avrupa ile yapılan deniz ticaretinin batıya kaymış olması nedeniyle İzmir, Halep’in yerini almıştır. Böylece İzmir, Avrupalı ve Doğulu tüccarların buluşma noktası ve dünya ticaretinin bir kavşak noktası haline gelmiştir. 17.yüzyıldan itibaren Osmanlı topraklarına gelen ve İzmir’i ziyaret eden yabancı seyyahlar ve diplomatlar, İzmir’i kara ve deniz ticareti açısından tüm Levant’ın en ünlü ve en önemli kenti olarak tarif etmekte; buna ek olarak Asya’dan Avrupa’ya ve Avrupa’dan Asya’ya giden bütün ticari mallar için en uygun liman olarak nitelenmektedir.Bazıları, İzmir’de ticaret açısından çeşitli kolaylıklar sağlandığından ve bu nedenle tüccarların İzmir’i tercih ettiğinden; diğer bazıları ise kentin gemilerin demirlemesi için çok uygun bir limana sahip olduğundan, iç limanda Türk gemilerinin, limanın hemen dışında ise yabancı gemilerin demirlendiğinden bahsetmektedir. Ayrıca İngilizlerin, Hollandalıların ve Fransızların elde ettiği kapitülasyonlar, İzmir’de bu milletlerden tüccarların etkinliğini artırmış ve İzmir’in dış ticaretinin gelişmesinde önemli rol oynamıştır.
1800’lü yıllara gelindiğinde İzmir limanı gelişimini arttırmıştır. 1885 yılında, Osmanlı bandıralı gemiler hariç olmak üzere, İzmir’in gemi trafiği 1342, Selanik’in 1029 ve Beyrut’un 569’dur. Denizyolları ve karayolları ilişkisinde, deve kervanları ile taşınan mallar, 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren demiryolları ile nakil edilmeye başlanacaktır. Bu bir dönüm noktasıdır. İzmir – Aydın ve İzmir – Kasaba (Turgutlu) demiryolu hatları, İzmir’in art alanını limana bağlayacak şekilde devreye alınmıştır ve bu gelişme ticareti ve limanı geliştirmiştir. Ancak 1867 yılında meydana gelen depremin etkisiyle mevcut liman kullanılamaz hale gelince yeni liman projesi önem kazanmıştır. 1869 yılında Kordonboyu ve rıhtımın inşa edilmesi ile Alsancak Garı limana doğrudan bağlanır. Hat 1880’de Konak Meydanı’na kadar uzatılır. 19. yüzyılın ortalarında, sahil şeridinin darlığı ve gemilerin kıyıya yanaşamaması nedeniyle, Basmane Garı’nın denize bağlandığı noktada dolgu yapılmış ve üzerine gümrüklü malları depolamak için binalar (Konak Pier Alışveriş Merkezi ) inşa edilmiştir. Bu projeye göre, dolgu Şarkışla’dan başlayıp, Tuzla Burnu’ndaki Alsancak Garı’nda sona ermiş ve dolgunun uzunluğu 3.800 metre olmuştur. Dolgu kıyısındaki 18 metrelik alan rıhtıma aittir ve üzerine bir tramvay hattı döşenecektir. Kordon’un güney mendireğinden kuzey mendireğine 600 metrelik alan rıhtım olarak planlanmıştır. Liman batı, güney ve kuzeyde üç mendirekten oluşmaktadır, güneyden ve kuzeyden iki girişi vardır. Liman dışında derinliğe doldurulacak bölüm, şirket tarafından iş ve konut alanları olarak pazarlanmıştır ve Kordon günümüzdeki haline gelmiştir.
Yeni liman, Dussaud Kardeşler tarafından, çeşitli imtiyazlar sağlanmasının ardından, 45 yıllık işletme hakkı verilerek, yap-işlet-devret modeline göre gerçekleşmiştir. 19. yüzyılın son dönemlerine doğru, İzmir’in Osmanlı dış ticaretindeki payı, ihracatta % 45 İthalatta ise % 20 seviyelerindedir. Birinci Dünya Savaşı öncesinde, 1913 yılında, İzmir’in gemi trafiği 1645’e ulaşır ve tonaj 2 milyonu aşar. Ancak savaşın etkisiyle olsa gerek, 1914 yılında, gemi trafiği 1705 olmasına rağmen tonaj 1,5 milyon civarındadır. Tonalitedeki bu azalma, savaşa taraf olan ülkelerin gemilerinde görülür. 1914 yılında Birinci Dünya Savaşı’nın çıkmış olması, dünya ticaretini olumsuz etkilemiş ve savaş süreci İzmir’in ticari yaşamında ciddi sıkıntılar yaratmıştır. Levant’ın İncisi olarak anılan İzmir bu özelliği kaybetmeye başlamıştır. Kurtuluş Savaşı’nın gerçekleştiği süreçte, Milli Mücadele’nin finaline sahne olan İzmir’de 1922 yılında meydana gelen büyük yangından sonra ne yazık ki İzmir’in diğer bölgeleri gibi, rıhtım ve çevresindeki bütün binalar büyük zarar görmüştür. Cumhuriyet döneminde ise inşa edilen Alsancak limanı ve sonrasında da devreye giren Aliağa Limanları ülkemizin dış ticareti için çok önemli olan rollerini devam ettirmektedir.