Geçtiğimiz günlerde Amsterdam’da katılmış olduğumuz “Intermodal Container ve Logistic Fair” organizasyonu, sektörel olarak önümüzdeki süreci doğru değerlendirmemiz için çok faydalı olduğunu bir kere daha görmemize yol açtı. Net olarak gördük..
Geçtiğimiz günlerde Amsterdam’da katılmış olduğumuz “Intermodal Container ve Logistic Fair” organizasyonu, sektörel olarak önümüzdeki süreci doğru değerlendirmemiz için çok faydalı olduğunu bir kere daha görmemize yol açtı.
Net olarak gördük ki, dünya ekonomisi sarsıcı bir resesyona girmiş ve derinleşmeye de devam ediyor. Bu da bize dünyada ürüne ve hizmete ulaşmanın ne kadar zor olduğunu, enflasyonun ülkeler bazında arttığını ve ekonomileri nasıl derinden etkilediğini çok net gösteriyor.
Fuar boyunca lojistik alanında dünyanın önde gelen kurumları yaptığımız birebir görüşmelerde Covid-19 salgınıyla birlikte yaşanan ekonomik sıkıntıların daha da derinleşerek arttığını gördük. Özellikle tedarik zincirinin son derece bozulduğunu ve bununla birlikte hala Covid-19’dan önceki döneme gelinemediğini gördük. Özellikle, Çin’in karantina süreci ve salgının etkilerinin hala sürmesinin dünya ekonomisini çok kötü bir şekilde etkilediği ortada. Bunun daha ne kadar süreceği hakkında maalesef yıllardır lojistik ve konteyner sektöründe olan biri olarak diye bilirim ki tam bir belirsizlik hâkim. Herkes belirli kesimlerin düşüncelerine ve ağzından çıkacak sözlere göre pozisyon almayı bekliyor.
Deniz navlunlarının umulmadık bir şekilde aşağı doğru düşmesi Covid zamanı ve Covid’den hemen sonra yatırım yapan birçok lojistikçiyi büyük sıkıntıya düşürdü. Bir taraftan gemi kiralama fiyatlarının düşmesi diğer yandan 15.000 – 23.000 dolar seviyelerindeki konteyner deniz navlunların bir anda 3.000-4.000 dolar seviyelerine gerilemesi, bu alanda yatırım yapan girişimcilerin büyük zarara uğramalarına sebep oldu.
Bu durumunda beraberinde getirdiği ticaret hacmindeki daralma, önceden üretilmiş konteyner ve ürünlerin depolarda, fabrikalarda ve limanlarda atıl kalmasına yol açtı. Halihazırda Çin’de konteyner üretimi yapan fabrikalar aylar önce kapatma kararı aldılar. Mart, belki de Mayıs-Haziran’a kadar açmayı düşünmüyorlar. Çünkü şu anda depolarında 1-1,5 milyon TEU arasında üretilmiş yeni konteyner beklemekte. Üstelik satış fiyatları da, maliyetlerin altına düşmüş durumda.
Diğer taraftan ikinci el konteyner pazarında 4-5 milyon TEU’nun üzerinde ikinci el konteynerler limanlarda ve depolarda bekliyor. Böyle bir resesyona giren dünyada artık konteynerlerin yönetilip, yönlendirilmesinin geminin üzerinden, denizden daha çok karada nasıl yönetileceğini ve bunun nasıl yapılacağına karar vermemize sebep olmuştur. Karada oluşan maliyet gerçekten de çok büyük düzeyde. Şunu çok net görmekteyiz ki; bu sürecin ne zaman biteceği ve nasıl sonuçlanacağı tamamen bir muamma. O yüzden işletmeler, şu andan itibaren başlamak şartıyla, 2023 yılı içinde tamamen maliyete odaklanmak ve maliyetlerini kontrol altına almak zorundalar. Bunun üzerine bir de ülkemizdeki sorunlar eklenince, bu süreç bir iki yıl sürebilir. Eğer bu maliyetleri kontrol altına alamazsak işletmelerimiz için kötü sonuçlar doğuracaktır.
Aynı zamanda Çin’de devam etmekte olan ve tekrar tırmanışa geçen Covid-19 süreci, yatırımcıları bir üretim merkezi olan Çin’e alternatif olması gereken başka ülkeleri bulma konumuna doğru çekmektedir. Özellikle Türkiye’nin de içinde bulunduğu, malzeme ve işçi kalitesinin, üretim hatlarının, lojistik ve tedarik zincirlerinin olduğu ülkelere talep artmakta ve burada üretim merkezleri kurulmaktadır. Biz, Türkiye olarak bu konuyu nasıl ülkemiz yararına çevirebiliriz diye şapkamızı önümüze alıp detaylı olarak düşünmeliyiz. Dünyanın sayılı firmalarından Maersk ve Reuters Event’ın birlikte yapmış oldukları bir araştırmaya göre, Covid’den sonra tedarik zincirinin ve üretim hatlarının kurulabileceği en iyi ülkeler sıralamasında; Polonya 23.3 ile birinci, Almanya 19.4 ile ikinci, Türkiye 12.4 ile üçüncü sırada yer almıştır. Bu ülkemiz açısından büyük bir avantaj.
Bu avantajlı durumu kendi adımıza olumlu şekilde yönetmek için ülke olarak ekonomik disiplin, yasal süreçler, kanunlar ve sosyal yaşamın düzenlenmesi konusunda sağlıklı adımlar atılıp, bunları da yurtiçi ve yurtdışı yatırımcılara doğru bir şekilde anlatmalıyız. Bu güvenceler devlet tarafından sağlanabilirse ülkemizin kazanmış olduğu avantajı en verimli şekilde kullanmış olacağız. Yıllardır konteyner ticaretine emek veren ve ülkesini seven bir girişimci olarak bu konuya ilişkin fikirlerimizi ve görüşlerimizi farklı platformlarda her zaman paylaşmaya devam ediyorum. Ümidim ve beklentim o dur ki yıllar sonra kapımıza gelen bu fırsatları ülkemiz adına en verimli şekilde kullanabiliriz.