Türkiye eşsiz bir yarımada coğrafyasına sahiptir. Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK, 1 Kasım 1937 tarihli Türkiye Büyük Millet Meclisi açılış konuşmasında denizlere olan kıyılarımızın önemini aşağıdaki sözleriyle vurgulamış, denizci millet olmanın..
Türkiye eşsiz bir yarımada coğrafyasına sahiptir. Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK, 1 Kasım 1937 tarihli Türkiye Büyük Millet Meclisi açılış konuşmasında denizlere olan kıyılarımızın önemini aşağıdaki sözleriyle vurgulamış, denizci millet olmanın bir kabiliyet olduğunun altını çizmiştir:
“Arkadaşlar! En güzel coğrafi vaziyette ve üç tarafı denizle çevrili olan Türkiye; endüstrisi, ticareti ve sporu ile en ileri denizci millet yetiştirmek kabiliyetindedir. Bu kabiliyetten istifadeyi bilmeliyiz; denizciliği, Türkün büyük ülküsü olarak düşünmeli ve onu az zamanda başarmalıyız.”
Bu kabiliyetten istifade ediyor muyuz?
Denizci millet olmak, denizi diğer ulaştırma türlerinden sonra bir alternatif olarak görmemeyi gerektirir. Deniz bu anlamda sadece bir ulaştırma yolu ya da spor alanı olarak düşünülmemeli çok yönlü değerlendirilmelidir. Afetlere müdahale bu konular arasındadır.
Bilindiği gibi 6 Şubat 2023 tarihinde yaşadığımız depremler ile afetlere müdahale konusu tartışılır oldu. Müdahalede deniz ne kadar etkin kullanıldı, mevcut müdahaleler ne düzeydeydi, daha iyi olabilir miydi? Soruların detaylarına girmeden önce afet ve lojistik ilişkini değerlendirmek yerinde olur.
Afet ve Lojistik İlişkisi
Lojistik ve tedarik zinciri uzmanı Sayın Oruç Kaya, “Afet sonrası her faaliyet, lojistik ile ilgilidir” diyerek afetler ve lojistik arasındaki ilişkiyi çok net bir şekilde ortaya koyuyor ve ekliyor: “Afet sonrası faaliyetlerin performansı, sahadaki lojistik performansa bağlıdır. Lojistik performans, lojistik altyapıya (kaynak, planlama, icra, yönetim, kontrol) ve bu altyapıyı kullanacak insan kaynağının yetkinliğine (bilgi, tecrübe) dayanır.”
Lojistik; içinde ulaştırma, depolama ve stok yönetimi gibi pek çok unsurdan ve faaliyetten oluşur. Ulaştırma da kendi içinde denizyolu, havayolu, demiryolu, karayolu ve boru hatları gibi ulaştırma türleri ile desteklenir. Yaşadığımız coğrafya, hangi ulaştırma türünün etkin olması gerektiği konusunda jeostratejilerin geliştirilmesinde en önemli gerekçelerden birisidir. Türkiye; fiziksel yapısı, kıtalararası konumu, boğazları ve yarımada coğrafyası ile denizyolunun her alanda kullanması gereken bir ülkedir. Elbette bu tespit afet planları için de geçerlidir.
Türkiye için Afetlere Müdahalede Denizyolunun Önemi
Türkiye bir deprem ülkesidir. Bilinen klasik deprem haritalarında aktif fayların ülkemiz coğrafyası boyunca uzandığı net bir şekilde görülür. Aktif fayların denizyolu taşımacılığı açısından kritik altyapılar olan liman bölgelerinde de yer aldığı bilinir.
Türkiye’de denizyoluna ilişkin ulaştırma coğrafyası incelendiğinde, hinterlandındaki nüfus, üretim, ticaret ve tüketim yoğunluğuna bağlı olarak limanların belli noktalarda kümelendiği kolaylıkla anlaşılabilir. Bu liman kümlerinin en önemlileri Ambarlı, İzmit Körfezi, Gemlik Körfezi, Aliağa Nemrut Körfezi ve İskenderun Körfezidir. Bu beş liman kümesi, ülkemizde işlem gören yükün %90’ından fazlasını elleçlemektedir. Bu nedenle ülkemiz için hayati öneme sahip olmaktadır. Bu bölgeler aynı zamanda güçlü karayolu altyapıları ile desteklenmekte, hinterlanda erişim bu sayede etkin bir şekilde sağlanmaktadır.
Diğer yandan liman tesislerinin oldukça sağlam nitelikte ve özel deprem şartnameleri ile inşa edilmesi, afet durumlarında kullanılabilirliğini arttırmakladır. Dolayısıyla liman kümelerinin Türkiye’nin yoğun nüfuslu bölgelerinde yer alması, afetlerle mücadele için avantaja çevrilmesi gereken bir durumdur. Afetlerde limanlar arasında kurulacak deniz köprüleri ile, afetlere denizden müdahale etmenin avantajları kullanılabilir. Bu noktada deniz köprüsü kavramını detaylandırmakta fayda var.
Deniz Köprüsü Kavramı
İnsani yardım ve afetle mücadele süreci 3 temel aşamadan oluşur. Bunlar; afet öncesi hazırlık, (afet olduğunda) acil müdahale ve afet sonrası yeniden inşa aşamalarıdır. Afetlere hazırlık aşaması pek çok hazırlığı içerir. Türkiye gibi deniz kıyısının çokça olduğu ülkelerde deniz köprüsünün kurulum hazırlıkları hayati bir konu olarak önceliklendirilmelidir.
Sayın Deniz Güler 23.02.2023 tarihinde yaptığı “Marmara ve 6 Şubat 2023 Anadolu Depremlerinde Kurulan Deniz Köprüleri” başlıklı sunumda deniz köprüsü tedarik ağını oluşturan unsurları tanımlamıştır. Buna göre deniz köprüsü kurmanın tarafları denizcilikle ilgili lojistik sektörü, deniz kuvvetleri, yerel yönetimler, bağışçılar, Kamunun ilgili kurumları, denizcilikle ilgili yapılanan STK’lar ve diğer yardım kuruluşlarından oluşmaktadır. Tüm bu tarafların afet öncesi dönemde bir araya gelmesi, ilgili coğrafyanın sosyo-ekonomik, nüfus yoğunluğu ve altyapı tesisleri dikkate alınarak müdahale planlarını oluşturması, belirli periyotlarla tatbikatların yapılması oldukça kritiktir. Bu önem deniz köprüsü kurmanın sağladığı somut avantajlardan kaynaklanmaktadır. Nitekim 6 Şubat depremi sonrasında özellikle Çevlik Plajı/Samandağ ile Karataş/Adana arasındaki 36 deniz mili mesafede halkın, balıkçıların ve yerel yönetimlerin işbirliği ile kurulan deniz köprüsünün sağladığı eşsiz faydalar önemli bir örnek olarak karşımızdadır.
6 Şubat Depremi ve Alınacak Dersler
İskenderun Körfezi Türkiye’de işlem gören yükün ¼’ünün elleçlendiği ülkemizin en önemli üretim, enerji ve lojistik merkezlerinden birisidir. Körfezde yer alan ve sayısı 25’in üzerinde olan liman tesisleri oldukça geniş bir hinterlanda hizmet etmekte, bu hinterlant ile liman tesisleri arasında etkin bir karayolu erişim ağı bulunmakta, ayrıca bölgede demiryolu bağlantısı olan limanlar da yer almaktadır.
Deprem İskenderun körfezi limanlarının hinterlandında meydana gelmiş, bu denli etkin bir karayolu ağı olan bölgede pek çok noktaya karayolu ile erişimde aksaklıklar yaşanmış, sonrasında demiryolu ve denizyolu gibi alternatiflere üzerinde durulmuştur. Bu sayede İstanbul, İzmir ve İskenderun arasında işleyen deniz köprüleri ile oldukça kritik müdahalelerde bulunulmuştur.
Bu noktada söz konusu köprülerin kurulumuna hizmet edecek en önemli altyapılar olan liman tesislerinin özelliklerini bilmek oldukça kritiktir. Elbette bu kıyı tesislerinin kendilerine has yetenekleri ve uzmanlıkları vardır. İçlerinde LimakPort gibi çok amaçlı ve her türlü gemi tipine hizmet veren limanlar olsa da belirli bir yükün elleçlenmesinde uzmanlaşmış ihtisas limanları da bulunmaktadır. Acil durumda özellikle en asgari çaba ve zaman ile azami fayda sağlayacak denizyolu-karayolu ya da denizyolu-demiryolu entegrasyonlarının tercih edilmesi oldukça kritiktir. Ro-Ro ve tren ferry taşımacılığı bu tanıma oldukça uygundur. Nitekim İstanbul-İzmir-İskenderun üçgeninde kurulan deniz köprüleri Ro-Ro seçeneği üzerinde durmuş, hayati yardımlar Ro-Ro gemileri ile yapılmıştır.
Deniz Köprüleri Önceden Planlandığında Çok Daha Etkili Olacaktır..
Özetlenecek olursa yarımada coğrafyasına sahip ülkemizde afetlerde denizden erişimin önemi bu depremde oldukça somut bir şekilde görülmüştür. Bizim artık toplum olarak deniz körlüğünü aşmamız gerekmektedir. Deniz sonradan akla gelen bir seçenek olmamalıdır.
Limanlarımız genellikle deprem bölgelerinde yer aldığı için bunu avantaja çevirebiliriz, çünkü limanlarımız yüksek şiddetli depremlere dayanacak şekilde 50 yıllık kullanım öngörüsü ile inşa ediliyor. Nitekim deprem bölgesinde yer alan çok az sayıda limanımız yapısal bir zarar görmüş ve bu hasarlar dahi gemilerin yanaşmasına engel olmamıştır. Bu nedenle afetlerde denizyolu ile müdahale/tahliye planları uzmanlarca planlanmalı ve uygulanmalıdır. Bu planlamalar için milli kaynaklarda yeterli bilgi birikimi ve deneyim vardır.
Bu noktada öncelikle;
Depremde yakınlarını kaybedenlere başsağlığı, yaralananlara şifalar dilerim.
Kaynaklar:
İskenderun Teknik Üniversitesi
BHGİ ve Denizcilik Fakültesi